Duyduk duymadık demeyin! Sonra dövünmeyin!
Artık şehr-i İstanbul'un da şifacı yunusları var!
"Çok uzun yıllardır hayalini kurduğum bu sahnede tek yanlış vardı. Sarayburnu’ndan çıkmalıydım bu yolculuğa. Tam gün batarken ağır ağır Ahırkapı mendireği boyunca ilerlerken son kez Haydarpaşa’nın görkemini, Kadıköy’ün sıcaklığını zihnime kazımalı, Kızkulesi’ni bordalar bordalamaz Osmanlı Caddesi’ni ve tüm kargaşasını arkamda bırakmalıydım. Sarayburnu’nu dönüp, dünyanın tüm denizlerine…"
Son iki saattir aynı arya asılı kaldı havada. Cenoa toplanalı bir, motor susalı iki saat oldu. Seyir fenerleri dışında tek yaşam belirtisi Callas-Gedda ikilisinin anı ölümsüz kılmayı başaran birlikteliği. Bir kez daha kulakları çınlasın Einstein'ın; en zor yoldan keşfetmiş izafiyet teorisini fukara...
Dolce notte! Quante stelle!
“Biz Kenan ülkesindeki Sayda’nın oğulları… 10 gemiyle Ezion-geber’den Kızıldeniz’e doğru seyrediyorduk. Baal bizi ayırdığından bu yana, iki yıldır Afrika kıyıları boyunca denizde diğer arkadaşlarımızla bir daha karşılaşamadan dolandık. Sonunda 12 adam ve 3 kadın buraya geldik… dileriz yüce tanrılar ve tanrıçalar bize yardım eder.”
Artık şehr-i İstanbul'un da şifacı yunusları var!
Kadim günlerden bu yana fener kalamış caddesinin orta yerinde hayasızca arz-ı endam eden ve bu yolla;
Hiç düşündünüz mü, tarihi kimler yazıyor? Ya da hiç düşündünüz mü neyin öyküsüdür tarih? Skiai kapılarının önünde ölen Hector’un hazin öyküsü müdür, yoksa Achilleus’un kahramanlık destanı mıdır İlyada? Yanıtlamadan önce Troia’nın sonunu düşünün. Romalı köylünün, Hellen kölenin, Hititli bağcının öyküsüdür. Yani sizin öykünüzdür gelecekte yazılacak tarihin konusu. Öznesi sizsiniz, sizin yaşamınız.
“Kadınlara mı gidiyorsun, kırbacını unutma!” der yarı çatlak sıfatıyla onurlandırılmış Alman düşünür…